GüzeL GünleR: Anneler GünüYMÜŞ !!!: Anneler Günü ymüş bugün. Ne çabukta geliyor arkadaş ? Daha geçen anneler gününün stresini yeni atmıştık üstümüzden... Haftalar öncesi b...
Beni bu ödüle layık gören çok değerliFake Noron ile Deeptone'e teşekkür ve sevgilerimi iletirim.
Hakkımda ,
1. Ben güneşe karşı koruyucu krem sürmeden evden çıkamayan bir Drakulayım.
2. Sevgilimin beni sevip sevmediğini bilmiyorum. Ve bana öyle geliyor ki, idare ediliyorum. Salağım ben salak!
3. İstanbul'dan başımı alıp gitmek istiyorum.
4. Ağlanması gereken yerde kasıp, sonra sudan sebepler bulup yalnız başına ağlamaktan hoşlanan biriyim.
5. Herkesten nefret ediyorum bu aralar.
6. Hayatım boyunca kilo almak için uğraştım, ne yesem alamadım. Bayılır ayılırım arasıra, çoğu evimde birbaşınayken olur, yalnızlık zor iş.
7. Piknik yapan mutlu mesut insanlar bana çok itici gelir.
Bu ödülü ben tüm bloggerlara veriyorum, hepsini seviyorum.
Bir dünya birikmiş işim var kafamda. Dünya telaşesinden fırsat bulup kendi dünya telaşeme zaman ayırma hayallerim var. Ama ben artakalan boş zamanlarımda bloğumu inşaa ediyorum. Bir bu eksikmiş gibi bloglama hobisi çıkardım başıma.Pişman değilim , ruhum arınıyor burda, sanki uzak bir kasabada inzivamdayım gibi. Psikologların haberi var mı acaba bu blog örüntüsünden, insana nasıl bir terapi yaptığından. Arge çalışmaları var mı bu konuda? Hasta sayılarında azalma olmalı, kaybettikleri hastaları da kesin bloglarda tasarım işleriyle meşgul. Ben mesela:)) Bu aralar nasıl müzik eklerim diye araştırıyorum. Msn ye facebooka uzak kaldım açtığımdan beri.Çok fazla ilgilenemiyorum ama boş vaktimde mutlak burdayım. İnsanların paylaşımlarını okuyorum daha çok. Derken bana paylaşım yaptıracak zaman kalmıyor. Günlük yazardım eskiden, hertaraf rengarenk ve şekillerde defterle doludur odamda. Eski yazdıklarıma baktıkça gülerim, beğenmem, ne salakmışım derim. Ama burada aynı şeyi demiyorum nedense. Eksiklikler görsem de iyi olmuş diyorum. Daha çok özeniyorum insanlar okur diye saçmalamaya özen gösteriyorum ondandır belki de.Bir dosta ihtiyaç duyduğumda ve çoğunda o dostu bulamadığımda burada yazmak istiyorum, sonra başkalarının bloglarında kaybolup gidiyorum:)
Ayrılık uzandı aramıza. Aynı şehirde kutuplar kadar uzak kaldık birbirimize. Belki hergece ayrı, beraber girdik yataklarımıza aynı yastıkta uyuduk. Sesin Amerika kadar uzakta, Ellerin Avustralya.
Yalnızım Büyük Okyanus gibi
Rüyamada gelmiyorsun kaç vakittir. İsyanım Ortadoğu gibi Sana değil de Kadere belki. Bunca sevmeseydik düğümlenmeseydik bize. Ayrılığı göze alabilecek kadar sevmeseydik keşke diyorum bazen.
Sıradan - gelgeç olsaydık
Becerebilseydik unutmayı
Ya da başka bir koyunda uyayabilmeyi. Sibirya gibi gezmezdim şimdi bu güzel günde İstanbul' un da boğazına durmazdım.
Bir kapı önünde oturuyorum. Toprak bir yola bakan sokakta, evimizin kapısında oturuyorum. Annemi mi bekliyorum ya da babamı mı hatırlamıyorum. Hardal renkli örgü bir pantolon var altımda, üzerimi de hatırlamıyorum. İkindi vakti. Ablam okuldan geldi, yiyecek birşeyler hazırlamış, ekmekarası, getirip bana verdi. Sokakta oynayan çocukları izliyorum.Hepsi benden büyük. Dombik oynuyorlar. Taşları üstüste koyup topu fırlatıp kaçışıyorlar.
Hava kararıyor, ablam beni çağırıyor, babam geliyor eve. Küçük evimiz. 3 Odalı, küçücük ama. Babam yorgun, taş çekmiş akşama kadar. Taş ocağında çalışıyor babam. Yaşından 2 kat fazla yaşlı gösteriyor, beli ağrıyor erken uyuyor. Ama benim matematik ödevlerimi çözebiliyor. Denklem kuruyor , nereden anlıyor, nerede öğrenmiş bilmiyorum. Çünkü babam hiç okula gitmemiş, gazete sayfalarından kendi kendine öğrenmiş okuma yazmayı... Hep doğru sonucu buluyor. Öğretmene anlatamıyorum nasıl yaptığımı, ama sonuç doğru....
..... Dün öğretmenler günüydü, Ben öğretmenime hediye alamadım ama ona çiçek topladım bahçemizden. Babamın en kıyamadığı çiçeklerinden bir buket yaptım. Öğretmenim aldı, çok ta sevinmiş görünmedi, Arkadaşlarımın süslü paketlerdeki hediyeleri daha çok heyecanlandırdı onu, gülümsetti.
Oysaki benim hediyem bence çok yürektendi. Babamın en kıymetli çiçekleriydi. Ama öğretmenimin gözünde kıymetli olmam için yeterli değildi belli ki...
.... Biz fakirdik, Ezik görülmemizin tek legal nedeni buydu belki de. Ama yüreğim ezik olmadı hiç, 8 yaşındaki bir çocukken bile, İdolümüz dediğimiz öğretmenimizin, Benim en kıymetli bildiğim çiçeklerimin yüzüne bakmayışının bende yaşattığı 'basit' ama 'bileşik' duygu, daha erken yaşta olgunlaştırdı beni, ezmedi.
Benim babam taş ocağı işçisiydi, Dinamitle canı pahasına toprakları delerdi. Akşamları eve geldiğinde bel ağrısından kıvranırken bile benim ödevlerimi çözmeye çabalardı.
Onun tohumlarını ektiği , suladığı , yeşerttiği çiçekleri benim için öğretmenimin gülümsemesinden milyon kez daha kıymetliydi. Umurumda bile değildi.
O zaman da bunu hissetmiştim, hala bunu hissediyorum, Yazarsam belki öğretmenim, ya da öğretmenler okursa anlarlar diye düşündüm.
Sanki bu yaşımda dünyaya gelmişim gibi hissediyorum.
Öncesi benim elimde değilmiş, yaşadıklarım da sanki, aklım başıma yeni gelmiş gibi…
Öncesini ben yaşamamışım sanki.
Hep şimdiki aklım olsaydı diyorum, şöyle yapmazdım, böyle etmezdim.
Mecburi bir istikamette zaman geçiriyorum, daha yaşım kaç ki bu kadar kanaatkar oldum, hevesimi kaybettim, azmimi yitirdim.
Başkalarının hayatlarındaki rollerimi idame etmek için nefes alıyorum, günlerimi geçiriyorum.
Annemin davranış sebeplerinin tespitinde bulunmuştum yıllar önce.
Şimdi aynı tavırları kendimde görüyorum.
Annem genç yaşlarında annesiz kalmış ve kardeşinin bakımının sorumluluğunu üstlenmiş. Aynı zamanda babasının, evinin..
Çocukları sevmez annem. Kendi çocuklarını sever mutlaka ama,belli etmez.
Bende babasız bir çocukluk geçirdim. Annem hepten psikolojiyi bozmuş yani, en sevdiklerinin ve hayatındaki en önemli rollerin kaybıyla. Ölüm kelimesi annem için su gibi hava gibidir. Kadın duygularını kaybetmiş, şefkat göstermez bize, çünkü şefkat görmemiş, anlamını da , tadını da bilmiyor, eksikliğini biliyor belki ama uygulamada sınıfta kalıyor.
Ona artık kızmıyorum, çünkü insan bilmediği bir şeyi başkasına gösteremez, öğretemez ki…
Yıllar önce eleştirirdim annemi. Son yıllarda kendimde aynı semptomları farkedince, daha sevgili, anlayşlı yaklaşmaya başladım eskiden kızdığım anneme. Açmazın böylesi..
Babam hayatımda bir hayalet.. hatırlıyorum sadece.
Gençliğim arkadaşlarımın babalarını, onlarla olan ilişkilerini, anlattıklarını kıskanmakla geçti.
Vefat haberi aldığım zaman mutlu olurdum, tek benim babam değilmiş ölen, tek ben değilmişim babasız kalan diye avuturdum işte kendimi.
Annem Rusya gibi sert iklimli bir kadındır.
Şimdi, kendi yaşantıma bakıyorum da,
Herhangi birinden, sevgi, şefkat, ilgi görmek muhteşem bir lüx gibi geliyor bana.
Mutlu, çiçek - böcek ilişkilere bakınca , galiba ben başka bir gezegenden ya da organizmadan bir canlıyım diye düşünüyorum.
Gözyaşlarıma hakim olamadığım zamanlarda duygularımın olduğu düşüncesine kapılıyorum. Ama sonra geçiyor .Hayatın akışına adapte olmam zaman almıyor.
Anneme daha çok düştüm son yıllarda. Onu da kaybetmekten korkuyorum. Hepten bir başma kalmaktan. O her ne kadar Rusya gibi kış ta olsa , belki şu an yeryüzünde aynı hisleri yaşadığım tek insan.
Blog alemine hızlı girişimin ardından ilk 'mim' imi aldım. İtiraf ediyorum ,beni bu kadar çabuk aranıza almanız hem şaşırttı, hem duygulandırdı. Sevgili Lucky Luke Güzel Günler Bloğunda bir tur düzenlemiş, ve aynı turu benim de düzenlememi istemiş. Hay, Hay dedim, başım gözüm üstüne.. Ben nereye götürmek isterim sizi... Tabii ki Maldiv Adaları...:)) Buyrun Cennet Turuma..!